Son yıllarda mimarın çeşitli disiplinler ile birlikte çalıştığı, sadece mimarın kararlarına göre hareket edilmediği hatta böyle olmaması gerektiğini gösteren büyük ölçekli projelerde, “proje yönetimi” konusunun önemi ortaya çıktı. Özellikle büyük ölçekli projelerde, tasarımın başlangıç aşaması itibariyle “proje yönetimi” ile ele alındığı, daha en başından konunun uzmanı ile birlikte kurgulandığı, her disiplinden kişinin birlikte masaya oturup projeyi geliştirdiği durumlarda sonuçların daha iyi çıktığı gözlemleniyor. “Proje Yönetimi” konusuna yıllarını vermiş Prof.Dr. Ayşe Zeynep Sözen ile proje yönetimi ve inşaat hukuku konularını günümüz koşulları içerisinde güncel yaklaşımları ile bilmenin ve bu konularda uzmanlaşmanın önemi üzerine konuştuk…
Heval Zeliha Yüksel: En temel soru ile başlamak isterim; “proje yönetimi” neden önemli?
Prof.Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Günümüzün büyük ölçekli, uluslararası, karmaşık inşaat projeleri proje yönetimini vazgeçilmez kılmıştır. Bunun temel nedeni bu çaptaki projelerin süre/maliyet/kalite sapmalarının, başka bir deyişle proje başarısızlığının sonuçlarının ciddi boyutlara varmış olmasıdır. Çünkü yurtiçinde ya da yurtdışında olsun, karmaşık bir projenin süre/maliyet/kalite sapmaları uluslararası standart sözleşmelerle yaptırımlara bağlanmıştır.
İnşaat, bilindiği gibi ağırlıklı olarak organizasyona dayanır. Bu organizasyonun yönetilmesi, inşaat projelerinin çaplarının büyümesi, karmaşıklaşması ve küreselleşmesiyle standartlara bağlanmak zorundadır. Projelerin küreselleşmesinden kastım, projelerin çok uluslu hale gelmesi, çok hukuklu sözleşmeler altında yürütülmesidir. Ülkemizden birkaç örnek vermek istiyorum: Marmaray, Çanakkale köprüsü, Türk Akımı projeleri esas itibarı ile iki ya da daha fazla projeden oluşan programlardır. Türk yüklenicileri 2019 yılında 126 ülkede toplam 438 proje üstlenmiştir.
“Günümüzün büyük ölçekli, uluslararası, karmaşık inşaat projeleri proje yönetimini vazgeçilmez kılmıştır. Bunun temel nedeni bu çaptaki projelerin süre/maliyet/kalite sapmalarının, başka bir deyişle proje başarısızlığının sonuçlarının ciddi boyutlara varmış olmasıdır. Çünkü yurtiçinde ya da yurtdışında olsun, karmaşık bir projenin süre/maliyet/kalite sapmaları uluslararası standart sözleşmelerle yaptırımlara bağlanmıştır.”
Proje ölçeklerinin değişmesi bir taraftan proje risklerini, diğer taraftan da proje yönetimi bilgi birikimini arttırmıştır. Süre/maliyet/kalite hedeflerine erişim oranıyla tanımlanan proje başarısı karmaşık yönetim süreçlerini beraberinde getirmiştir. İnşaat sektörü, özel yapısı nedeniyle uzun yıllar boyunca yönetim ve organizasyon alanındaki gelişmeleri biraz geriden takip etmiştir. Ancak son yıllarda çok uluslu ve büyük ölçekli projelerin yarattığı büyük ölçekli ihtilaflarda yargı organlarının bilimsel/ adli ispat yöntemlerini talep etmesi proje yönetimine bakış açımızı değiştirirken, bir taraftan da proje yönetiminin bilimsel yöntem ve araçlarını ön plana çıkarmıştır. Özetle bu sorunun cevabı, proje yönetimi yapmamanın bedelinin bugün ağır sonuçları itibarı ile paydaşlar açısından katlanılamaz hale gelmiş olmasıdır.
Proje yönetimi, planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim işlevlerini içerir. Ancak geçici bir organizasyon olmakla birlikte, büyük ölçekli, yıllara yayılan, çok uluslu, çok hukuklu, teknik açıdan çok karmaşık bir organizasyondan ve devasa bir yönetim mekanizmasından söz ediyoruz. Bu uzmanlık alanına bugün kapsam, süre, maliyet ve kalite yönetiminin yanı sıra sözleşme yönetimi ve güvenlik yönetimini de eklemek zorundayız. Projelerin süresel, mali ve niteliksel kısıtlamaları karmaşık yapıda sözleşmelerle taahhüt altına alınmış ve yaptırımlara bağlanmıştır.
Heval Zeliha Yüksel: “Proje yönetimi” konusu başlığından devam edecek olursak; neleri kapsıyor bu uzmanlık konusu?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Bir yönetim alanı olarak planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim işlevlerini içerir tabii olarak. Ancak geçici bir organizasyon olmakla birlikte, büyük ölçekli, yıllara yayılan, çok uluslu, çok hukuklu, teknik açıdan çok karmaşık bir organizasyondan ve devasa bir yönetim mekanizmasından söz ediyoruz. Bu uzmanlık alanına bugün kapsam, süre, maliyet ve kalite yönetiminin yanı sıra sözleşme yönetimi ve güvenlik yönetimini de eklemek zorundayız. Projelerin süresel, mali ve niteliksel kısıtlamaları karmaşık yapıda sözleşmelerle taahhüt altına alınmış ve yaptırımlara bağlanmıştır.
Dolayısıyla planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim işlevlerinin tümü bilimsel araç ve tekniklerle desteklenmek zorundadır. Bugün için proje yönetiminin araç ve teknikleri sözleşme yönetiminin araç ve teknikleriyle örtüşmektedir. Çok basit iki örnek vermek gerekirse kritik yol bazlı iş programının 2017 FIDIC edisyonlarında yer aldığını, üretkenlikle ilgili uyuşmazlıklarda yüklenicilerin üretkenlik kayıplarının kanıtlanmasında bir proje yönetim tekniği olan Kazanılmış Değer Analizi tekniğinin kullanıldığını söyleyebiliriz. Başka bir deyişle, proje yönetiminin kapsadığı bilimsel araç ve teknikler, hak taleplerinde başvurulan, yargı makamlarınca maddi delillerin incelenmesinde, olguların saptanmasında ve tarafların kusurlarının ayrıştırılmasında kabul gören yöntem ve tekniklerdir.
Bu sürecin mantığını öncelikle mimar ve mühendislerin kavrayabileceğini düşünüyorum. İç mimarların, kentsel tasarım uzmanlarının da proje yönetimine büyük gereksinim duyacaklarını düşünüyorum.
Heval Zeliha Yüksel: Hangi disiplinlerden mezun kişiler bu konuda uzmanlaşabilir?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: İnşaat süreci, kritik yol bazlı iş programlarının göz önüne serdiği gibi karmaşık ilişkilerden oluşan dinamik bir şebekedir. İnşaat işi, yapısı ve bileşenlerinin mantıksal ilişkisi nedeniyle çok kolaylıkla kavranabilecek bir süreç değildir. Bir ağ diyagramıyla tanımladığımız, karmaşık ve kendine özgü bir mantık sergileyen bu süreci yönetmek için öncelikle bu şebekenin mantığını kavramış olmak gerekir. Bu sürecin mantığını öncelikle mimar ve mühendislerin kavrayabileceğini düşünüyorum. İç mimarların, kentsel tasarım uzmanlarının da proje yönetimine büyük gereksinim duyacaklarını düşünüyorum. İnşaat, taahhüt ve enerji sektörlerinde sözleşmelerin yönetimi aynı zamanda hukukçuların da özellikle inşaat sektörüne özgü sözleşmelerin teknik özellikleri, maddeleri ve yaptırımları konusunda bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmıştır.
Proje yönetimini bugün sözleşme yönetiminden ayırmamız mümkün değildir. İnşaat sektörünün uluslararası rekabete açılması, özellikle büyük alt yapı projelerinde finansman ve teknik yetersizlikler bakımından çok uluslu organizasyonlar yaratmaktadır.
Heval Zeliha Yüksel: Proje yönetiminin standartları var mıdır?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Proje yönetimi alanında merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Proje Yönetim Enstitüsü’nün (Project Management Institute – PMI) hazırlamış olduğu Proje Yönetim Bilgi Birikim Kılavuzu (PMBOK) ve Uluslararası Standard Örgütünün (ISO) 2012 yılının sonunda ortak bir dil geliştirilmesi ve ISO standartlarına uyum sağlanması amacıyla yayınladığı “ISO 21500 – Proje Yönetim Kılavuzu” başlıklı standartlar anılabilir. ISO standardının tanımladığı on proje grubu ve bunların içindeki 40 süreç, PMBOK’ın on bilgi alanı ve 47 süreciyle uyumludur. PMI, proje yönetim alanında uzmanlık ve yeterliliği ölçen PMP (Project Management Professional) sertifikasyonuna 1984 yılında başlamıştır.
Ancak, biraz önce vurguladığım gibi proje yönetimini bugün sözleşme yönetiminden ayırmamız mümkün değildir. İnşaat sektörünün uluslararası rekabete açılması, özellikle büyük alt yapı projelerinde finansman ve teknik yetersizlikler bakımından çok uluslu organizasyonlar yaratmaktadır.
Uluslararası inşaat sözleşmelerinde, özellikle uluslararası finans kuruluşları ve bankalarca kredilendirilen sözleşmelerde FIDIC (Fédération Internationale des Ingéniurs Conseils-Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu) standart formları kullanılmaktadır. Böylelikle taraflar standartlaştırılmış genel koşullar ve kurallarla hukuki ilişkilerini düzenlemektedirler. Dolayısıyla sözleşmelerin yönetiminde de bir standardizasyon söz konusudur. Sözleşme alanındaki standardizasyon beraberinde kanıt araçları olarak adli teknikleri getirmektedir. Adli (forensic) tekniklerden yargı makamlarınca bir hak talebinde delil olarak kabul edilen bilimsel teknikleri kastediyorum. Örneğin süre uzatımı taleplerinin kritik yol bazlı bir iş programı üzerinden analizinin yapılması, bir gecikme olması halinde işveren ve yüklenici kusurlarının (gecikmeye olan katkılarının) Gecikme Analizi tekniğiyle yapılması beklenmektedir. İşte bu adli teknikler, proje yönetiminin kapsamı içindeki bilimsel yöntem ve araçlardır.
Bugün Technology and Construction Court gibi inşaat ihtilafları alanında uzmanlaşmış olan mahkemeler ve uluslararası tahkim kuruluşları (örneğin ICC- Uluslararası Tahkim Divanı) nezdinde bir verinin delil olarak kabul edilebilmesi için temel kriter, bilimsel yöntemlerle elde edilmiş olması ve ilgili “bilim çevresinde” geçerli ve kabul görmüş olmasıdır. İnşaat uyuşmazlıkları için kabul edilen “bilim çevresi” proje yönetimidir.
Heval Zeliha Yüksel: Değerli bir proje yönetim organizasyonunu oluşturan çok sayıda aşama var. Projelerin hangi aşamaları vardır? Proje yönetimi yapmanın avantajları nelerdir?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Projelerin yaşam döngülerinde Girişim-Planlama-Tasarım- Uygulama- Kapanış aşamalarından söz edebiliriz. Dolayısıyla daha önce sözünü ettiğimiz planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim temel yönetim işlevleri hem sürecin bütünü, hem de aşamaları için söz konusudur. Ancak farklı proje teslim sistemlerine göre ihale/teklif süreci farklı aşamaların arasında yer alabilmektedir. Örneğin konvansiyonel sistemlerde tasarımdan sonra, tasarım-yapım ve tasarım-tedarik-yapımda (EPC) tasarımdan önce gelebilir. Tasarım-yapım ve Tasarım-Tedarik-Yapım teslim sistemlerinde tasarım aşaması kısmen uygulamayla örtüşebilir. Temel aşamaların tümünün yönetimini gerçek anlamda Proje Yönetimi olarak tanımlıyoruz. Tasarım-Tedarik-Yapım proje teslim sistemlerinde temel aşamaların arasına devreye alma ve deneme işletmesi aşamalarını da katabiliriz.
Proje yönetimi yapmanın avantajına gelince, bu soruyu yönetim literatüründe kullanılan iki temel kavramla açıklamaya çalışacağım. Bunlardan birincisi etkililiktir. Bu kavram organizasyonların, gerçekleştirdikleri faaliyetlerin sonucunda hedeflerine ulaşma derecesini belirleyen bir performans boyutunu tanımlar ve organizasyonun ulaşmayı amaçladığı hedefi elde etme düzeyi olarak açıklanır. Etkinlik ise bir performans göstergesidir ve bir organizasyonda hedeflerin gerçekleştirilmesi için tüketilmesi beklenen kaynaklar ile fiilen tüketilen kaynaklar arasındaki ilişki olarak tanımlanır. Genellikle, etkililik hedeflere ulaşmayla, etkinlik ise kaynakların kullanılmasıyla ilişkilendirilir. Özetle proje yönetimi yapmanın temel avantajı, proje hedeflerine ulaşmada etkililiği ve etkinliği sağlamaktır. Bu performansın yönetimi anlamına gelir.
Bugün ‘İnşaat Hukuku’ bilmeden proje yönetimi yapamayız…
Heval Zeliha Yüksel: Sonuçta sadece büyük ölçekli projelerde değil bir projenin başarılı sonuçlanması için proje yönetimi ile yapılması gerektiği anlaşılıyor. Peki “İnşaat Hukuku” bilmenin önemi nerede ortaya çıkar?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Bugün “İnşaat Hukuku” bilmeden proje yönetimi yapamayız. Bunu basit bir örnekle açıklamak istiyorum. Varsayalım ki büyük ya da küçük ölçekli bir projeyi süre-maliyet ve kalite hedeflerinden sapmadan (ya da ihmal edilecek kadar az saparak) tamamladık ancak sözleşmemizin gereklerini yerine getirmedik. Örneğin işverenden kaynaklanan bir kusuru sözleşmede belirlenmiş olduğu süre içinde karşı tarafa, kayıtları ve kanıtları ile birlikte bildirmedik. İşi nasılsa yaptığımıza göre buna gerek görmedik ya da işvereni rencide etmek istemedik ( Bu davranış biçimini pek çok projede gözlemek mümkündür). Standart sözleşmelerde, bildirim yapmak için hak düşürücü süreler ve bildirim sürecinde nelerin yapılması gerektiği (prosedürler) yer alır. Hak düşürücü sürenin geçmesi halinde yüklenici süre uzatımı ve ek maliyet talebinde bulunamamaktadır. Böylelikle işi gerektiği gibi ifa etmiş olmamıza rağmen ağır maddi kayıplara uğrayabiliriz. Başka bir deyişle sahada kazanıp, masada kaybedebiliriz.
Bir proje yönetilirken aynı zamanda projenin bağlı olduğu sözleşme de yönetilmelidir. Farklı proje teslim sistemlerini (Konvansiyonel, Tasarım-Yapım ve Tasarım-Tedarik-Yapım, Risk Alan İnşaat Yöneticisi, Tasarım-Tedarik-İnşaat Yönetimi gibi) ve farklı iş usullerini (Birim fiyat, götürü, maliyet artı gibi) temel alan standart sözleşme formlarında risk paylaşımı farklıdır. Örneğin Konvansiyonel/Birim Fiyat sözleşmelerde riskler İşveren-Yüklenici arasında dengeli olarak dağıtılmışken, Tasarım-Tedarik-Yapım/Anahtar teslimi Götürü sözleşmelerde risk büyük ölçüde Yükleniciye aktarılmıştır. Sözleşme bilinci almış bir proje yöneticisi, sözleşmeyi kavrayabilir ve riskleri analiz edebilir. Bu kavrayış, projenin başarısı için çok önemli bir unsurdur. Ancak sözleşme dokümanları, projenin uygulama aşamasındaki yazışmalar ve üreyen evrakla birlikte bir yöneticiyi ürkütecek bir boyuta ulaşabilir ve caydırıcı olabilir. Yani, bu evrak ve yazışma yığını sözleşmenin takibini zorlaştırabilir.
Bu nedenle büyük çaplı projelerde sözleşme yöneticisi ya da varsa, sözleşme departmanı tarafından “Sözleşme Yönetimi El Kitapları” hazırlanır. Bu el kitabı tarafların hangi durumlarda ve ne zaman bildirimde bulunması gerektiğini, tarafların haklarını, takvime bağlı yükümlülükleri ve sözleşmenin tarif ettiği süreçleri (örneğin hakediş süreçlerini), tarafların hak ve yükümlülüklerini sadeleştiren ve özetleyen bir kılavuzdur.
Kısacası sözleşme yönetimi, ihale/teklif dökümanlarının hazırlanması ve ihale/teklif süreçlerinin yönetilmesi, sözleşmelerin proje süresi boyunca gerekliliklerinin yerine getirilmesinin takip edilmesi, potansiyel uyuşmazlık alanlarının saptanmasını, uyuşmazlıkların önlenmesini ve çıkan uyuşmazlıkların yönetimini içerir.
Heval Zeliha Yüksel: Siz İstanbul Medipol Üniversitesi’nde İnşaat Yönetimi ve Hukuku isimli yüksek lisans ve doktora programını yönetiyorsunuz. Ne zaman kuruldu bu program? Kimlere hitap ediyor? İçeriği nedir kısaca anlatabilir misiniz?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: İstanbul Medipol Üniversitesi İnşaat Yönetimi ve Hukuku Tezli/Tezsiz Yüksek Lisans ve Doktora programları, inşaat yönetimi ve inşaat hukuku konularını disiplinler arası bir anlayışla ele alarak, üniversitenin Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi ile Hukuk Fakültesi’nin iş birliğiyle bu alanda yurtdışında benzerleri mevcut olan ancak ülkemizde bir ilk olacak şekilde hazırlandı. İlk kez 2016/2017 akademik yılında öğrenci kabul etti.
Programlar, mühendislik, mimarlık, iç mimarlık ve hukuk arka planından gelen öğrencilere yönelik olarak disiplinler arası bir yaklaşımla hazırlandı. Tezli ve Tezsiz programların hedefi, inşaat hukuku, inşaat anlaşmazlıklarının çözümü, inşaat sözleşmelerinin yönetimi alanlarında uzmanlaşma imkânı sağlamak, sektörün sözleşme yönetimi ve inşaat hukuku alanlarında yetişmiş profesyonellere olan güncel ihtiyaçlarını karşılamak, uluslararası tahkim mahkemelerinde ihtiyaç duyulan uzman bilirkişi ve akademisyenler yetiştirmektir.
Doktora programının amacı ise İnşaat Yönetimi ve Hukuku alanında bilimsel çalışma yapacak araştırmacılar yetiştirmek, bu alanda ileri düzeyde uzmanlaşma olanağı sunmak, inşaat hukuku alanında yaptığı yayınlar ile bilimsel literatüre katkı yapacak, ülkemizde inşaat hukuku alanında bilimsel faaliyetlerin gelişimine öncü olacak araştırmacı ve akademisyenlerin yetiştirilmesini sağlamaktır.
Programlar aynı zamanda lisans eğitimini işletme, ekonomi, hukuk alanında tamamlamış öğrencileri de kabul etmekte ve bu öğrencilerin inşaat terminolojisi, yapım yönetimi kavramları, mimarlık ve mühendislik süreçlerine ilişkin bilgi düzeyini arttırarak, inşaat hukuku alanında uzmanlaşmaları için gerekli olan farklı disiplinlerden bilgileri edinmelerini sağlamayı hedeflemektedir.
Programların ulusal, uluslararası veya yabancılık unsuru barındıran inşaat/müteahhitlik işlerinde İnşaat Hukukunu, Borçlar Hukukunu, Sözleşme Hukukunu, Uluslararası Tahkimin yanı sıra FIDIC standartlarını, bu disiplindeki gelişmeleri, FIDIC terminolojisini bilen yetkin profesyonelleri yetiştirmekle Türk inşaat sektöründe çok önemli bir boşluğu dolduracağını umuyoruz.
Programlar, mimarlar, mühendisler ve hukukçular tarafından verilen zorunlu ve seçme derslerden oluşuyor. Programda yer alan dersler arasında İnşaat yönetimi, Sözleşme Yönetimi, Uluslararası Standart Sözleşme Formları ve FIDIC, Sözleşme Hukuku ve Hukuk Sistemleri, Uluslararası Tahkim Uygulaması ve Prosedürü, Gecikme ve Verimlilik Kayıpları, İnşaatta Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri, Mühendislik ve İnşaat Terminolojisine Giriş, İnşaat Sözleşmelerinin Yazımı, Gecikme ve Verimlilik Kayıpları, Tasarım Yapım ve Tasarım-Tedarik-Yapım, Kusurlar ve Tazminat, Fiyatlandırma ve Hak Talepleri, BIM ve Sözleşmesel Sorunlar, Sağlık Tesisleri Yapım Sözleşmelerini sayabiliriz.
Öğrencilerimiz zorunlu derslerini tamamladıktan sonra inşaat yönetimi ve hukuku alanında bu zengin ders havuzu içinden seçim yaparak inşaat hukukunun yaratmış olduğu yeni alanlarda uzmanlaşabiliyorlar. Programlar, İstanbul Medipol Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü altında açılmaktadır.
Büyük ölçekli, uluslararası, karmaşık inşaat projelerinin yönetiminde ulusal, uluslararası veya yabancılık unsuru barındıran inşaat/müteahhitlik işlerinde sözleşme bilinci almış profesyonellere ihtiyaç vardır. Bugün pek çok firmada (bu firmalar inşaat firmaları olabilecekleri gibi hukuk firmaları da olabilir) sözleşme yöneticisine, büyük ölçekli firmalarda ise sözleşme yönetimi departmanlarına gereksinim duyulmaktadır. İnşaat kaynaklı uyuşmazlıklar karmaşık bir yapı arz eder ve uluslararası tahkim divanlarına arz edilecek bir hak talebi dosyasını hazırlayabilmek büyük bir bilgi birikimi ve emek gerektiren bir iştir.
Heval Zeliha Yüksel: Bu tip bir programdan mezun olanlar nasıl kazanımlar elde ederler?
Prof. Dr. Ayşe Zeynep Sözen: Konunun bilinen önemine rağmen inşaat sektörümüz bugüne dek sözleşme yönetimi alanında yabancı uzman istihdam etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle gerek işveren konumunda olan idareler (Belediyeler, kamu kuruluşları, bakanlıklar, vb.), gerekse yüklenicilerimiz özellikle uluslararası sözleşmelerde büyük maddi kayıplara uğramışlardır.
Büyük ölçekli, uluslararası, karmaşık inşaat projelerinin yönetiminde ulusal, uluslararası veya yabancılık unsuru barındıran inşaat/müteahhitlik işlerinde sözleşme bilinci almış profesyonellere ihtiyaç vardır. Bugün pek çok firmada (bu firmalar inşaat firmaları olabilecekleri gibi hukuk firmaları da olabilir) sözleşme yöneticisine, büyük ölçekli firmalarda ise sözleşme yönetimi departmanlarına gereksinim duyulmaktadır. İnşaat kaynaklı uyuşmazlıklar karmaşık bir yapı arz eder ve uluslararası tahkim divanlarına arz edilecek bir hak talebi dosyasını hazırlayabilmek büyük bir bilgi birikimi ve emek gerektiren bir iştir. Bir üçüncü örnek projenin süresel hedeflerinden sapması halinde gecikmelerde tarafların (işveren ve yüklenicinin) kusurlarının bilimsel olarak ayıklanmasıdır. Bu “Gecikme Analizi” adını verdiğimiz bir dizi yöntemi gerektirir. Bugün için dünyada “Gecikme Analisti” sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Benzer şekilde sözleşmenin ifası sırasında oluşan ek maliyetlerin analizi (“Maliyet Etki Analizi”) de özel bir bilgi birikimini zorunlu kılar. Dolayısıyla çok disiplinli bir alan olarak inşaat hukuku kendi yeni iş alanlarını yaratmıştır: sözleşme yönetimi departmanı, sözleşme yöneticisi, hak talebi danışmanı, uzman bilirkişi, gecikme analisti bu yeni mesleki alanlardan sadece bir kaçıdır. Lisans eğitimini tamamlamış gençlerimizin bu yeni iş alanlarında çok başarılı olacaklarına yürekten inanıyorum.
Heval Zeliha Yüksel: Verdiğiniz kıymetli bilgiler için teşekkür ederim.